5 Eylül 2012 Çarşamba

Evrenimiz Nasıl Son Bulacak ?

İçinde yaşadığımız, muazzam büyüklükte, biricik evrenimiz... Bildiğimiz tüm fizik yasalarını, sayısız galaksi ve yıldızıları, biz ve tüm olası yaşam formlarını içinde barındıran, evimiz. Evren denilince aklımıza kafamızı kaldırıp yıldızlara bakmak gelse de, içtiğimiz sudan tutun karnımızı doyurduğumuz yiyecekler, aldığımız soluğa ve çektiğimiz karaciğere kadar her şey aslında evrenle iç içedir. Bizim biricik, tek varlık alanımız; evren. Ancak ne yazık ki bir gün tıpkı bizler gibi ölecek. Bu bir kâhinin kehaneti de değil, çok ciddi bilimsel öngörülerin sonucu. Evrenimizin nasıl son bulacağı üzerine ihtimallere değinmeden önce bu gerçeği nasıl keşfettiğimizi izâh etmem gerekiyor.

1920'lerden önce bilim dünyasının genel görüşü evrenimizin stabil olduğu yönündeydi. Yani evrenimizin sonsuzdan gelip sonsuza giden ve durağan bir yapıda olduğunu sanıyorduk. 1929'da Hubble teleskoptu ile yapılan gözlemlerle diğer galaksilerin bizden uzaklaştığını keşfettik. Peki galaksiler bizden uzaklaşıyorsa bundan milyarca yıl önce evrende, bu galaksilerin bizim galaksimize daha yakın olmaları gerekmiyor muydu? O halde stabil bir evren nasıl olabilirdi ? İşte bu sorgular neticesinde stabil evren fikri yıkılmış oldu. Evrenimiz tam anlamıyla dinamik bir yapıdaydı ve bundan milyarca yıl önce bu göktaşlarının birbirinin üstüne yığılmış olabileceği de ihtimal dışıydı. Böylece bu 1920 lerde ortaya atılan "başlangıcı olan evren" teorileri yeniden gündeme getirmiş oldu. Fizikçiler, uzaklaşan galaksiler bulgusundan yola çıkarak galaksilerin hızlarını incelediler böylece zamanı geriye sardılar, karışık matematiksel formüller yarattılar ve bigbang'in(büyük patlama) yaşını hesapladılar. İnsanlığımızın bu keşfi şüphesiz tüm insanlık tarihinin en büyük buluşlarından biridir.

Büyük patlama(bigbang) ve sonrasında büyük bir hızla genişleyen evrenimiz, ortaya çıkan ilk nesil toz bulutları ve bunların kütle çekim(gravity) ile içe çökerek yarattığı gök taşları, galaksiler.... Evrenimizin tarihini yazmak bilim insanları için hayli zevkliydi. Ancak neşeleri kaçıran bir gerçek vardı; eğer evrenimizin bir bebek gibi doğup, serilip serpiliyorsa peki neden birgün ölmesin ?

Evrenimizin Kaderinde Yanmak mı var Yoksa Donmak mı?

Bilim insanları evrenin bir miktar genişledikten sonra yeniden içe doğru çöküp en sonunda yanarak kül olacağını düşünüyorlardı. Bunu basitçe şöyle izah edebiliriz. Elinize bir elma alıp yukarı doğru atarsanız, bir süre yükseldikten sonra elma, kütle çekim etkisiyle yere doğru düşecektir. Evrenimizde tıpkı elma gibi bir süre sonra içe doğru çökmeliydi. İşte bu teori, "evrenin sonu" teorileri içinde en öncül olanlarındandır.  Bilim insanları galaksileri ve onlardan bize gelen ışıklar titizlikle inceledi ve bilim dünyasını hayrete düşüren bir gerçekle karşılaştılar. Evrenimiz gitgide daha da genişliyordu. Yani az önce havaya attığımız elma yere doğru düşmüyordu, aksine atmosferi aşmıştı ve istifini hiç bozmadan gidişine devam ediyordu. Ancak galaksiler birbirlerinden büyük bir hızda uzaklaşırken galaksilerin içindeki göktaşları uzayın sonsuzluğuna öylece saçılmıyor, sanki bir tutkalla yapıştırılmış gibi galaksinin içinde yörüngelerinde yüzüyorlardı. Böylece bilim insanlarının aklı daha da karışmaya başladı. Çünkü evrende bildiğimiz hiçbir madde galaksileri birarada tutacak kadar yoğunluk-kütle sahibi değildir. Evren neden bu kadar hızlı genişliyordu? Buna karşın galaksiler nasıl olurda dağılmadan durabiliyordu ?


Bilim insanları zeki kimselerdir, bunun nasıl gerçekleştiğini anlamak için hemen teoriler geliştirdiler ve kara madde(dark matter) ve kara enerjiyi(dark energy) buldular. Bunlara "kara" dendi çünkü gözlemlenemiyorlardı. Kara madde ışıkla bile etkileşime girmiyordu. Ancak bilim insanları bunun da üzerinden geldiler ve dolaylı yoldan gözlemlemeyi başardılar. Örneğin, ışığın yol üzerinde sapması ve bükülmesini gözlemleyerek karamaddeyi hatta bulunduğu yerlerdeki yoğunluğu tahmin edebildiler. Günümüzde hâlen kara maddeyi doğrudan gözlemlemek için dünyanın birçok yerinde araştırma merkezleri hergün çalışmakta. Dolayısıyla evrenimizin neden bu kadar hızlı genişlediğini ve galaksilerin neden dağılmadığını açıklayabilecek bir teori geliştirdik. Evrenin yüzde 74'nü kapsayan kara enerji galaksileri birbirinden itip uzaklaştırırken galaksilerin içine yığılmış, evrenin yüzde 22'sini kapsayan kara madde ise galaksilerin içindeki göktaşlarını bir arada tutkal gibi tutmaktadır. Böylece evrenin nihai kaderi için ikinci bir senaryo daha yazılmış oldu. Evren sürekli genişleyecektir ve bunun sonucu olarak yıldızlar kendi içlerindeki yakıtları sonuna kadar tüketecektir. Büyük yıldızlar daha fazla enerji harcadıkları için küçüklerden daha çabuk tükeneceklerdir ancak eninde sonunda küçük yıldızlarda tükenecektir. Galaksiler birbirinden gitgide uzaklaşıp yaşamlarını tükettikçe bir daha yıldızlı gökyüzü görünmeyecektir. Böylece evrenimiz sopsoğuk bir zifirikaranlığın içine gömülecektir.

Ancak hemen endişe etmenize gerek yok, bunlardan herhangi birinin bile gerçekleşmesi için bile milyar yıllar var. Dünyamızdaki canlı formunun devamının veya kalıntılarının bu kadar uzun süre var olabilme ihtimali çok ama çok küçük bir olasılıktır. Ancak gene de insan düşünmeden edemiyor. Evrenimizin bundan 40 milyar yıl sonra soğsoğuk bir zifirikaranlığın içine gömüldüğünü düşünün ve sanki sizde uzaktan izliyormuşsunuz. Evrenimiz içinde biricik dünyamızda yaşadığımız onca şey; bilimimiz, tarihimiz, teknolojimiz, sevinçlerimiz, kahramanlıklarımız... bu soğsoğuk zifiri karanlık içinde bir daha açılmamak üzere gömülüp gitti :) Bu açıdan bakınca insan ihtiraslarından soğuyor öyle değil mi?

Evrenin Kaderine Dair Alternatif Sonlar

Bahsettiğim 2 temel son senaryosunun yanısıra başka senaryolar da bulunmaktadır. Örneğin; genişleyen evrende uzay zamanda oluşabilecek bir yırtık sonucu kozmik bir felaket yaşanması gibi. Bazı son senaryoları ise bu yıkım senaryolarına nazaran daha umut vericidir.  Örneğin bir teoriye göre, evren sonuna doğru kütle çekimin etkisiyle içe doğru çökecek ve bu çöküntünün bir noktaya toplanması sonucunda evren Büyük Patlama anına geri dönecek böylece yeni bir bigbang yaşanacak ve yepyeni bir evren doğacak. Bunu bir canlının kalp atışlarına benzetebilirsiniz. Böylece evrenimiz salınarak sürekli yeniden doğacaktır.


Her ne olursa olsun, görünen o ki evrenimiz büyük ihtimalle bir zamanda bir yerde ölmek zorunda. Belki evrenimiz birgün yeniden doğabilir veya paralel evrenler ve bunların bağlı olduğu bir kozmik platform veya onun gibi bir şey varsa, her zaman bir yerde bir zamanda evrenler olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder